Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekâleti (Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı)

28 Şub

Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekâleti (Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı)

Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekâleti (Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı)

Atatürk Türkiye Büyük Millet Meclisini açtıktan kısa bir süre sonra 3 Mayıs 1920 tarihinde  “Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekâleti”nin kurulmasını gerçekleştirdi. Sağlık Bakanlığının ilk adımları böyle başlamış, kısa sürede çok büyük işler başarmışlardı.

Osmanlı Devleti’nin sağlık işlerinin tarihi çok eskilere dayanır. Osmanlı Devletinin ilk zamanlarından itibaren sağlık işleri Hekimbaşı’dan sorulurdu. Hekimbaşılık müessesesi hem padişahın, hem sarayın sağlığından sorumlu olduğu gibi devletin hekimlerin atanması, kontrolü gibi görevlerini de üstlenirdi. 19. Yüzyıldan itibaren Hekimbaşının görevlerini üzerine alan diğer müesseseler oluştu. 1839 yılında salgın hastalıklar konusunda görevli Karantina İdaresi, Sıhhiye Meclisi de denilen “Meclis-i Tahaffuz” açıldı. 1840 yılında “Meclis-i Tıbbiye” adıyla, tıp eğitimi, hekimlerin imtihanı, ilaçların kontrolü gibi görevleri üstlenen bir meclis kuruldu. Tıbbiyenin içinde kurulan bu meclisin üyelerinin çoğunluğu tıp hocalarından olup, serbest çalışan tüm sağlıkçıların kontrol ve çalışma ruhsatını verme yetkisine sahipti. Bu meclis 1857 ve 1869 yılında yeniden düzenlendi ve geliştirildi.

Meşrutiyetin ilanından sonra  “Meclis-i Tıbbiye-i Mülkiye ve Sıhhiye-i Umumiye” 12 Haziran 1909 tarihinde kuruldu ve memleketin sağlık işlerinden sorumlu olarak görevlerine devam etti. Sıhhiye-i Umumiye 1911 yılında Dâhiliye Nezaretine bağlı olup tüm sağlık teşkilatlarını bünyesinde barındırıyordu.

1 Mart 1913 tarihinde  “Sıhhiye Müdüriyet-i Umumiye” meclisi kuruldu. Bu meclis Dâhiliye Nezaretine bağlı olarak çalışacak ve Yüksek sağlık meclisi, Adli tıp, morg, Hıfzısıhha, istatistik ve sicil, ispençiyar (eczacılık) , teftiş heyeti, memurları seçme komisyonu, Bakteriyoloji hane, Dâülkelp tedavi hanesi, Telkih hane, Kimya hane, Küçük Sıhhiye Memurları Mektebini bünyesinde barındıracaktı.  Aynı yıl 1913 de Vilâyat İdare-i Sıhhiye Nizamnamesi ile her vilayette bir sıhhiye müdürü, bir hükümet tabibi ve Sıhhiye Meclisi kurularak taşra sağlık teşkilatı belirlendi. Salgın hastalıklar hakkında bilgi veren ve korunma tedbirlerini içeren kitapçıklar yayınladı. 1916 yılında Dâhiliye Nezaretine bağlı “Sıhhiye Nezareti” kuruldu. Dâhiliye Nazırı aynı zamanda Sıhhiye Nazırı unvanını alıyordu. Sıhhiye Müdüriyet-i Umumiyesi, Karantina İdaresi, Hicaz Sıhhiye İdaresi gibi kurumlar da bu nezarete bağlandı.  Sıhhiye Nezareti, Sıhhiye Müdüriyet-i Umumiyesi adıyla çalışmalarına devam etti.

Mustafa Kemal Atatürk, Milli Mücadeleyi başlattığı ilk andan itibaren memleketin sağlık işleriyle yakından ilgileniyordu.  23 Nisan 1920 de Ankara’da kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti hızla ilk kararları almaya başladı. Atatürk’ün başkanlık ettiği Büyük Millet Meclisi 24 Nisan 1920 günkü müzakeresinde İcra Vekilleri’nin saptanması için görüştükten sonra 2 Mayıs 1920 tarih ve 3 sayılı kanunla 11 adet Vekâlet kurdu. Bunların biri de “Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekâleti” idi. Böylece Ankara hükümetinin kabul ettiği Büyük Millet Meclisi İcra Vekillerinin Sureti İntibalarına Dair Kanun ile Sağlık Bakanlığı kurulmuştu. İcra Vekilleri Heyeti’nin ilk Sağlık Bakanı Dr. Adnan Adıvar 11 Mayıs 1920 de göreve başladı. Dr. Adnan Adıvar Ankara Hacı bayram’da ahşap bir bina olan Ankara Vilayet Konağının bir odasında maiyetinde kâtip olarak görev yapacak tek bir sıhhiye memuru ile çalışmalara başladı. O günlerde memleketin sıhhiye teşkilatı ile ilgili elde hiçbir bilgi ve belge yoktu. İstanbul’dan vazife görmekte olan hekimlerin isimleri telgrafla istendi ve sadece 180 doktor kaydedilebilmişti. İstanbul Hükümeti örgütünün bütün kanun ve nizamnameleri temin edilmiş, bu kuralların yeni şartlara göre düzenlenmesine karar verilmişti. Savaş bütün şiddetiyle devam ediyorken eldeki imkânlarla yapılacaklar planlanıyordu.

10 Mart 1921’de Dr. Adnan Adıvar Sıhhiye Vekâletindeki görevinden ayrıldı, o göreve Dr. Refik Bey (Saydam) atandı. Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekâletince hazırlanan ilk bütçe tasarısında: Merkezde, Hıfzıssıhha Dairesi, Sicil Dairesi, Muhasebe ve Evrak Kalemi kabul edildi. Taşra örgütünde ise; eski Sağlık Müdürlükleri, Hükümet Belediye ve Karantina Tabiplikleri ile Küçük Sıhhiye Memurlukları aynen muhafaza edildi, teftiş kadrosu da 3 müfettişe çıkarıldı. Meclis-i Sıhhi-ı Ali kaldırıldı, Daülkelp (Kuduz Tedavi Müessesesi) Telkihhane (Aşıhane) ve Bakteriyolojihane kurulması kabul edildi.

5 Haziran 1921’de yayımlanan bir nizamname ile muhacir (göçmen) işleri İçişleri Bakanlığından alınarak Sıhhiye Vekâletine verildi. Bunun üzerine vekâlet bünyesinde “Muhacirin Müdürlüğü” kuruldu. Yine bu dönemde “İstatistik ve Neşriyat Müdürlüğü” kurulmuştu.

1921 yılı sonunda Dr. Refik Bey’in istifası üzerine Millet Meclisi tarafından 24 Aralık 1921’de Sinop Mebusu Dr. Rıza Nur Sıhhiye Vekili olarak atandı. İstiklal Savaşı’nın en şiddetli günlerine rastlayan bir devrede diğer bakanlık daireleri gibi Sıhhiye Vekâleti de gece ve gündüz aralıksız çalışmış, çok gerekli olduğundan hemen büyük Öksüz Yurtları açmıştı. İstanbul’un düşman işgalinden kurtarılmasından sonra buradaki 2.500 mevcutlu Öksüzler Yurdu da Vekâlete bağlanmıştır. Memleketin sağlık durumuyla ilgili olarak Mustafa Kemal Paşa 1 Mart 1922 tarihinde meclis kürsüsünden şöyle diyordu; “Milletimizi sulh içinde yaşatmak en büyük amacımız olduğu gibi onun sıhhatine itina etmek ve olanaklarımız nispetinde bu toplumsal acıya çare olmak hükümetimizin esas görevidir”.

Büyük Zafer sonrası yaralar sarılırken birçok sorunlar yanında sağlık sorunları da çözüm bekliyordu. Savaş alanında kazanılan Milli Mücadele yönünü artık bu sorunlara çevirmiştir. 29 Ekim 1923’de Cumhuriyetin ilanı bu mücadelenin güç ve azim kaynağı olmuştur.

30 Ekim 1923 de Dr. Refik Bey (Saydam) Cumhuriyet hükümetinin Sıhhiye ve Muavenet İçtimaiye Vekili olarak görevi tekrar aldı. Genç cumhuriyetin sağlık bakanlığının iki önemli konuda çalışması planlanmıştı; 1- Tıbbi ve İçtimai yardım, 2-Halk sağlığını koruma.

Savaşlar sonunda yaşam koşulları çok bozulmuş, Karadeniz ve Orta Anadolu veremden, Eğe ve Akdeniz bölgeleri sıtmadan, Güneydoğu trahomdan, İstanbul İzmir, Bolu Kastamonu ve daha birçok yöre frengiden kırılıyordu. Sağlık alanında yapılacak ilk iş bulaşıcı ve salgın hastalıklarla mücadele idi. Bu konuda çalışacak doktor ve sağlıkçılara çok iş düşüyordu.

1923 yılının sonuna doğru yapılan sayımlarda vekâlete bağlı olarak 554 doktor, 69 eczacı, 40 hemşire, 560 sıhhiye memuru, 136 ebe olduğu tespit edildi. Doktor başına düşen hasta sayısı yaklaşık 20.000 idi. Sağlık alanında hizmet verenlerin sayısının artması gerekiyordu. Sağlıkçıların artması için önlem alındı. 1923 yılında mecburi hizmet kanunu yürürlüğe girdi, 1924 yılında İstanbul’da 200 kişilik yatılı “ Tıp Talebe Yurdu” kuruldu. Burada tıp eğitimi yapmak isteyen fakat maddi durumu uygun olmayan öğrenciler devletin imkânlarıyla yatılı olarak eğitim görecekler, mezun olduktan sonra da uygun yerlerde mecburi hizmet yapacaklardı. 1924 yılında biri İstanbul’da diğeri Sivas’ta iki “Küçük Sıhhiye Memurları Okulu” açıldı. O tarihte bu memurlar çok önemli işler başardılar.

Cumhuriyetin ilanı ile memleketteki sağlık müesseseler de bir düzene girdi. 1923 de 3 Devlet Hastanesi, 6 Belediye hastanesi, 45 Özel İdare hastanesi, 32 özel yabancı ve azınlık hastanesi olmak üzere 86 hastane faaliyette idi ve toplam yatak sayısı 6437 idi. Hızla bu hastanelere yenileri eklendi. 1924 yılında Ankara, Diyarbakır, Erzurum ve Sivas ta 4 Numune hastanesi, aynı yıl İstanbul’da 150 yataklı Şişli Çocuk Hastanesi,  Zonguldak Özel İdaresine bağlı 50 yataklı Memleket hastanesi ve vakıflarca yönetilen 20 yataklı İstanbul Vakıf Guraba Hastanesi vekâlete bağlandı. Böylece gideri devlet bütçesinden karşılanan hastane sayısı 10 a çıkarılmıştır. Aynı yıl ilçeler için muayene ve tedavi evleri açılmış, Akıl Hastanesi olarak çalışan Toptaşı Bimarhanesi Sıhhiye Vekâletine bağlanmıştı.

Sıhhiye Vekâleti 1925 yılında hazırlamış olduğu ilk çalışma programında, çözümlenmesi zorunlu sağlık sorunlarını şöyle tespit etmişti. Devlet Sağlık Örgütünü genişletmek, doktor, sağlık memuru ve ebe yetiştirmek, numune hastaneleri ile doğum ve çocuk bakımevleri açmak, sıtma, verem, trahom, frengi ve kuduz gibi önemli hastalıklarla mücadele etmek, sağlıkla ilgili kanunları yapmak, Sağlık ve sosyal yardım örgütünü köye kadar götürmek, merkez hıfzıssıhha enstitüsü ve hıfzıssıhha okulu kurmak.

1927 yılında yapılan resmi nüfus sayımı 13.660.275 idi. Atatürk sağlık işlerine çok önem veriyordu. Amacını şu sözlerle özetlemişti “Milletimizin sağlığını korumak ve desteklemek, ölümü azaltmak, nüfusu çoğaltmak, bulaşıcı ve salgın hastalıkların yıkımına karşı koymak ve bu surette millet fertlerinin dinç ve çalışmaya kabiliyetli sağlıklı vücutlar halinde yetişmesini temin etmeliyiz.”

Doktor ve yardımcı sağlık personelinin görev ve yetkilerini belirtmek amacıyla 1928 yılında 1219 sayılı “Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun” kabul edilmiştir. Bugün de geçerli olan bu kanunla doktor ve sağlık çalışanlarının kuralları belirlenmişti.

1930 yılında çok önemli olan ve salgın hastalıklarda yapılacakların kuralları olan,1593 sayılı “Umumi Hıfzıssıhha Kanunu” çıkarıldı. Burada Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı bugünkü merkez ve taşra örgütü belirleniyordu. Ayrıca 1936 yılında çıkarılan 3017 sayılı “Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Teşkilat ve Memurin Kanunu” ile bu organizasyon en iyi hale getiriliyor önü açılıyordu. 1930 tarihli Umumi Hıfzıssıhha Kanun’unda amaç şöyle açıklıyordu; Memleketin sağlık şartlarını düzeltmek ve milletin sağlığına zarar veren bütün hastalıklar veya diğer zararlı etkenlerle mücadele etmek ve gelecek neslin sağlıklı olarak yetişmesini temin ve halkı tıbbi ve sosyal yatırımlardan faydalandırmak.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyetini kurmasından ölümüne kadarki 15 yılda Sağlık Bakanlığının yaptığı hizmetlerde çok büyük başarılar elde etmişti. Yapılan hizmetleri Sağlık Bakanlığı verilerine göre şöyle özetleyebiliriz; Ankara’da 24 Mayıs 1928 tarihinde “Merkez Hıfzıssıhha Müessesesi” kuruldu, hıfzıssıhha mektebi açıldı. Burada doktor ve diğer sağlık personeline dersler verildi. Halk sağlığını koruma amacıyla sıtma, frengi, trahom ve veremle mücadelede adedi 15 e varan sıtma mücadele mıntıkaları kuruldu. Güney ve Güneydoğu vilayetlerinde yerleşen birçoklarının kör olmasına sebebiyet veren trahom hastalığı ile mücadele sonucunda trahomdan eser kalmamış, körlüklerin önüne geçilmiştir. Merkez Hıfzıssıhha Müessesesinde yer alan bölümlerle bu konuda önemli hizmetler yapılmıştır. Kimya Tahlili Şubesi; Burada memleketin her tarafından gönderilen gıda, meşrubat ve sanayiye ait maddeleri tahlil ve kontrolü yapılmıştır. Kan, idrar tahlilleri de burada yapılmış, bu konuda mütehassıs kimyager de yetiştirilmişti. Serum kısmı. 1932 yılında faaliyete girmiş, difteri, tetanos, kızıl serumları hazırlanmıştır.  Kuduz aşısı kısmı; Kuduz aşısı tedavi istasyonları kurulmuştur. Kısa zamanda hizmete giren 26 istasyon, 1933 yılında 38 istasyona çıkmıştı. Kuduz aşısı merkezinde hazırlanan kuduz aşıları bu istasyonlarda kullanılmıştır. Ayrıca bu merkez Ankara halkına kuduz konusunda hizmet ederek ayakta tedavi vermişti. Çiçek Aşısı kısmı1934 senesinde İstanbul Telkihhânesi lağvedilerek bu müesseseye geçmiş. Çiçek aşısı üretimi yapılmış, memleketin her köşesine gönderilmiştir. Yeni doğan çocukları veremden korumak için B.C.G. aşısı hazırlanmıştır. Bu aşı taze olarak kullanıldığından talep oldukça taze olarak üretilip gönderilmekte idi. Kontrol Kısmı; Bu bölümde hazırlanan aşı ve serumların kontrolü yapıldı. Dışarıdan gelen aşıların kontrolü de burada yapılıyor bu konuya azami dikkat gösteriliyordu. Antijen kısmında ise aşı ve serumlarda kullanılan toksin ve antitoksinler hazırlanmış, memleketin her yerine gönderilmişti. Merkez Hıfzıssıhha Müessesesinin Müstahzarat Kısmı; Burada muhtelif mütehassısların nezaret ve kontrolleri altında gimza boyası, diğer mikrobiyolojik boyamalar yapılmış, yabancı müstahzarlardan çok daha ucuz fiyata satılmıştır. Farmakodinami Bölümü (Biyoloji tetkikat ve İmalat şubesi); Memlekete girecek veya memlekette yapılan bütün hayati müstahzaratı kontrol etmekle görevli idi. Yerli ve Yabancı müstahzaratları kontrol ederlerdi. Zehirlenme vakaları, adli araştırmalar, uyuşturucu maddeler, kannabis nebatının tetkiki, haşhaş yağlarının tetkiki, Zehirli balların tetkiki, Portakal, limon ve marul ve lahanalarda C vitamini tetkikleri yapılan bir merkezdi. Bu konuda bilgi verici ilmi neşriyat yapılmış ve kısa sürede 16 bilgilendirici kitap yayınlamıştır.

Halk Sağlığı için verilen mücadelelere özet olarak bakarsak; Sıtma mücadelesinde umum mücadele mıntıkaları mesaisi; 1925 yılında muayene sayısı 25.679 iken 1937 senesinde 2.440.466 ya çıkmıştı. Sıtma mücadelesinde laboratuar mesaisi 1925 yılında kan muayene sayısı 16.579 iken 1937 de 734. 041 olmuştu. Bedava kinin sarfiyatı 1925 de 87.540 kilo iken 1937 de 8.482.780 kiloya çıkmıştır. Frengi mücadelesinde muayene edilen kişi 238.181 ye ulaşmış, tedavi için sarf edilen ilaçlar, arsenobenzol, bizmut tuzları, civa tuzları, iyodür merhemi ve civa merhemi bedava dağıtılmıştır. Trahomla mücadelede yatırılarak tedavi edilen sayısı 4.916, yapılan ameliyat sayısı 2.579 ye ulaşmıştı. Ayrıca menengokok aşısı, difteri aşısı, kızıl aşısı, tifo aşısı da bu merkezde hazırlanarak halkın hizmetine sunulmuştu.

Yurtta Sağlık propagandası; Halkın sağlığı için Koruyucu tababet Sıhhat Vekâletinin yegâne “ülkü”sü haline gelmiş, bu amaçla kullanılacak sıhhi filmler Avrupa ve Amerika’dan satın alınmıştı. Bilgi veren sağlık mevzularına ait 60 film şehir ve kasabalarda sinemalarda halka orduya mekteplilere parasız gösteriliyordu. Köyler için ayrıca sabit ve kısa 150 film sıhhat merkezleri vasıtasıyla halka gösteriliyordu. Bu filmlerin mevzusu verem, frengi, sivrisinek tehlikesi, diş bakımı, temizlik, güneş banyosu, nezleden korunma yolları gibi konulardandı. Ayrıca halkı sağlık açısından bilgilendirmek için bulaşıcı hastalıklar hakkında renkli afişler bastırılmış, bütün halkevleri, mekteplere istasyonlara gümrüklere orduya, donanmaya bütün teşkilat ve sıhhi müesseselere dağıtılmıştı. Bu afişler verem, sıtma, frengi, içki, süt, dişler, trahom, karasinek tehlikesi konularında 13 ayrı konuyu işliyordu. Halkı sağlık konusunda eğitmek amacıyla açılan “Sıhhi Müzeler” önce İstanbul’da sonra da büyük şehirlerde açılmış, ilkokul çocuklarına burada eğitimler verilmişti. Halkı bilinçlendirmek için sağlık konusunda 20 adet kitapçık ve broşürler yayınlanmıştı. Cumhuriyet hükümetinin sağlık işlerinde yaptığı çalışmalardan önemli birisi de yayınlardı. Sıhhi ve İçtimaî Coğrafyalar, Sıhhiye mecmuaları, Sıhhi Teşkilat haritaları bunlardandı. Vilayetlerin sıhhi durumlarını saptamak üzere hazırlanan raporlar Sıhhi İçtimai Coğrafya serisi olarak bastırılmıştı. Bunlardan ilk bastırılanlar; Sinop, Isparta, Niğde, Urfa, kayseri, Kırklareli, Zonguldak, Muğla, Konya, Gaziantep, Çatalca, Kastamonu, Ankara, Çankırı, Sivas, Tokat idi.

Sıhhiye Vekâleti “Tıbbi-içtimai” yardım işleri konusunda da çok başarılı olmuştu. Tıbbi yardımı hastane ve dispanserlerle, İçtimai yardımı ise verem sanatoryumları, veremle mücadele dispanserleri, doğum ve çocuk bakımevleri ile yapılmıştı. Bu amaçla hizmet eden İstanbul Çocuk Hastanesi çocuk hastalıklarının tedavisine mahsus olarak 150 yatakla hizmet vermişti.

Hastanelerin en ideal şekilde olması için tasarlanan “Numune Hastaneleri” 1924 yılında gerçekleştirilmiş, Ankara, Erzurum, Diyarbakır, Sivas’ta numune hastaneleri açılmış bunlara ilaveten 1936 yılında İstanbul Haydarpaşa’da bir numune hastanesi daha açılmıştı. 5 Numune Hastanesinde 925 yatak hizmet vermişti. Zonguldak hastanesi 1924 yılında Vekâlete geçmiş 70 yataklı olarak genişletip hizmete devam edilmişti. Akliye ve Asabiye Hastaneleri; Akıl hastalarına hizmet veren İstanbul, Manisa ve Elazığ olmak üzere üç tane idi, Manisa ve Elazığ 1926 senesinde hizmete açılmıştı. Bu hastaneler 50 şer yataklı iken zamanla Manisa 110, Elazığ 140 yataklı olmuştu.  İstanbul’da eskiden Toptaşı Bimarhanesinde hizmet veren Akıl Hastanesi 1926 senesinde Bakırköy’e taşınmıştı. Reşadiye kışlası tamirat, tadilatla yenilenmiş, mükemmel bir Emrazı Akliye ve Asabiye Hastanesi haline gelmiş, 600 yataklı iken 2000 yataklı olarak hizmet vermeye devam etmişti.  

Heybeliada Verem Sanatoryumu; Heybeliada’nın en iyi havasına sahip mevkide, 1924 senesinde yaptırılmış, o yerde mevcut eski 50 yataklı nekâhathane tamir ve yenilenerek faaliyete geçmiş, buna 3 tane kâgir bina hastane pavyonu ilave edilerek yatak adedi 250 ye çıkarılmıştı.

Emrazı Sariye ve İstilâiye Hastaneleri; Bulaşıcı hastalıklardan tecrit ve tedavi için birisi Haydarpaşa’da 110 yataklı ve diğeri İzmir’de 50 yataklı olarak iki hastane açılmıştı. Bu yataklardan Haydarpaşa’da 85 ve İzmir’de 35 yatak açık veremlilerin kabul ve tedavisine ayrılmıştı. Muayene ve Tedavi evleri; Hastanesi olmayan yerlerde sıhhi ihtiyaçlarının temini için 1924 yılında beheri 5 yataklı olmak üzere 150 tane, 1936 senesinde ilaveten 5 er yataklı olmak üzere 20 tane muayene ve tedavi evleri açılarak halka hizmet etmişti. Hususi bir talimatname çıkarılarak buraya müracaat eden herkese bedava hizmet verilmiş, hem hastalara ücretsiz bakılmış hem de muhtaç olanların ilaçları meccanen(Parasız) verilmişti.

Doğum ve Çocuk bakım evleri; Bu müesseseler doğumdan önce ve sonra annelerde ve süt çocuğu devrinde çocuklarda meydana gelen ölümlere karşı 1926, 1929, 1930 ve 1931, 1933 yıllarında açılmıştı. Ankara, Konya, Adana, Balıkesir, Malatya, Kars, Van, Erzurum, Çorum olmak üzere 9 adet Doğum ve Çocuk Bakımevleri gerektiğinde yataklı tedavi de vermişti. Ayrıca annelere ve anne adaylarına süt çocuklarının fenni beslenmesi, bakılıp büyütülmesi, hastalıklardan korunması, gebelikte karşılaşılacak arızalar, tedbirler hakkında konferanslar verilerek sağlıklı nesiller için çalışılmıştı.

İstanbul Gureba Hastanesi; Vakıflar idaresine ait olan bu hastane 1924 senesinde tahsisatı vakıflarda kalmak üzere Sıhhiye Vekâletine tevdi edilmiş, idari işleri yeniden düzenlenmiş, tamir ve değişiklikler, elektrik ve kalorifer tesisatı yapılarak alet, röntgen bölümü tamamlanmış, yatak sayısı 200 den 250 ye çıkarılarak fakir hastalara hizmete devam edilmişti.

Belediye Hastaneleri ile Doğum ve Çocuk Bakımevleri; Cumhuriyetin ilanından evvel Belediyelere ait hastaneler 6 adet ve yatak 635 iken Cumhuriyetin ilanından sonra artmış, 1937 yılında 19 adet hastanede 1247 yatakla hizmet verilmişti. Ayrıca iki yerde biri 40 diğeri 10 yataklı olmak üzere iki Doğum ve Çocuk Bakım Evi açılmıştır. Süt Çocuğu Muayene ve Müşavere Evleri; Umumi Hıfzıssıhha Kanununa göre nüfusu 10.000 den fazla olan belediyelerin açmakla mükellef bulunduğu müesseselerdi. Süt çocuğu muayene ve müşavere evleri bir mütehassıs tabip tarafından sağlam çocukların muntazam gelişip gelişmediği takip ve çocukta görülen bulaşıcı ve bulaşıcı olmayan hastalıkların tedavisi ile meşgul olmuşlardı.  

Belediye hastane, Doğum ve Çocuk bakımevleri, Dispanser, Süt Çocuğu Muayene ve Müşavere Evlerinden başka 820 mevcutlu 4 Düşkünlerevi, 160 mevcutlu 2 çocuk yuvası acizler ve kimsesiz çocukları himaye edip barındırmıştı.

Hususi Hastaneler Mesaisi; Özel olarak kurulan hastaneler de bir düzene girmişti. 1933 tarihli Hususi Hastaneler Kanunu ile bu müesseseler 1923 de 32 adetken, 1929 da 60 adet, 1931 de 61 adet olmuş, büyük bir ihtiyaca cevap vermişlerdi.  

Hususi idareye ait Sıhhat Müesseseleri; Vilayet merkezlerinde Hususi idare bütçelerinden ayrılan tahsisatlarla tesis ve idare edilen hastanelerdi. 1923 de 45 ve yatak adedi 2450 iken, 1924 de hastane 76 ya yatak sayısı 3174 bulmuş ve önemli hizmetler vermişti.

Devlete ait hastanesi bulunmayan Vilayet merkezlerinde nüfusu fazla olan kazalarda birer Memleket ve Belediye hastaneleri sağlık alanında hizmete devam etmişlerdi. Bunlar şöyle idi;

Cumhuriyetin ilanından sonra inşa edilen hastaneler; Konya Memleket hastanesi, Manisa, Kütahya, Yozgat, Tokat, Çanakkale, İçel (Mersin), Antalya, Van, Kırşehir, Ağrı, Ordu, Amasya, Eskişehir, Niğde, Bilecik, Bursa, İzmir Kocaeli Samsun memleket hastaneleri.

Cumhuriyetin İlanından Sonra Yapılan Dispanserler ise şöyle idi; İstanbul,  Seyhan Adana, İçel Mersin, Kütahya Emed verem dispanserleri, İstanbul Samandıra Dispanseri ile Erzincan, Samsun tephirhanesi çok önemli vazifeleri başarmışlardı.

Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyetini kurduğu ilk yıllardaki en önemli sorunlardan biri sağlık konusunda idi. İlk 15 yılda çok önemli çalışmalar yapıldı bu konudaki yaralar sarıldı ve sağlıklı bir nesil için temeller atıldı. 1920 yılında kurulan “Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekâleti”,1930 yılında “Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı” adını aldı. 1936 yılında “Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Teşkilat ve Memurin Kanunu” çıkarıldı. Böylece Mustafa Kemal Atatürk zamanında temelleri atılan bu önemli müessese hizmetlerine devam etti.

Ayten ALTINTAŞ

KAYNAKÇA

ALTINTAŞ, Ayten, “Cumhuriyetin İlk Yıllarındaki Sağlık Teşkilatımız”,  Cerrahpaşa Tıp Dergisi, Cumhuriyetin 75.Yılı Özel Sayısı, C 29, S 1, Ekim 1998, s.51-65.

ALTINTAŞ, Ayten, “Osmanlı İmparatorluğunda Hekimbaşılık Müessesinin Yetkilerini Üzerine Alan Meclis, Meclis- i Umur-ı Tıbbiye”, Türk Dünyası Araştırmaları, 100, s.203-218, 1996.

ARIKAN, Ayten, Millî Türk Tıp Kongreleri (1923-1968) ve Türkiye Sağlık Politikalarına Etkileri, İstanbul-Aralık 2010.

AYDIN, Erdem, Türkiye’de Sağlık Teşkilatlanması Tarihi, Ankara 2002.

Cumhuriyetin İlk 15 Yılında Sağlık Hizmetleri, Yay. Hüsrev Hatemi, İstanbul 2010 (Cumhuriyetin 15. Yılı Kitabı Sağlık Bölümü. Türkiye’de Sağlık ve İçtimaî Yardım İşleri 1923-1938).

EGİN, Osman Nuri, Mecelle-i Umûr-ı Belediyye, Cilt 6, İstanbul 1995.

ÖZPEKCAN, Meliha, “Büyük Millet Meclisi Tutanaklarına Göre Türkiye Cumhuriyetinde Sağlık Politikası I. 1923-1933”, Yeni Tıp Tarihi Araştırmaları, S 7, İstanbul 2001, s.111 ve “II. Yeni Tıp Tarihi Araştırmaları”, S 8. İstanbul 2002, s.167-168.

Sağlık Hizmetlerinde 50 Yıl, Sağlık Sosyal Yardım Bakanlığı Yayınları, Yayın No.422, Ankara 1973.

YILDIRIM, Nuran, İstanbul’un Sağlık Tarihi, İstanbul 2010.


18/04/2024 tarihinde https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/sihhiye-ve-muavenet-i-ictimaiye-vekaleti-saglik-ve-sosyal-yardim-bakanligi/ adresinden erişilmiştir

Benzer Yazılar